top of page

Film

- “Bir liderin figüranı olmaz. Herkes kendini başrolde hisseder”.


Bu cümleyi öğrendiğim eğitimde, liderliğin aslında hikâye kurmakla başladığı anlatılıyordu. Ama işin püf noktası şuydu:


- “Hikâye gerçeği anlatmaz, yapar”.


Yani ortaya çıkarmak istediğimiz bir sonuç varsa, işe önce hikâyeden başlamamız gerekiyor. Adeta “yönetmen” olup yeni bir film çekecekmişiz gibi: Mekânı, ışığı, diyalogları ama en önemlisi, filmin nasıl biteceğini daha en baştan kurgulayarak.


Doç. Dr. Dikmen Yakalı ’nın “Bireysel ve Kurumsal Kimlik” eğitiminden çok etkilendim çünkü hem iş hem de özel hayatıma dokundu. Kendi hayatımın kurgusu, çocuğum, içinde bulunduğum takımlar, yönettiğim takımlar, projelerim… Bunların hepsinin “hikâye” ile başladığını fark etmemi sağladı. Ve tabii en önemlisi kimlikle ilgili doğru bir hikâyenin* nasıl kurgulanacağını öğrendim.


🍁 “Hangi filmlerin yönetmeniyim?”


Hayata bir film gözüyle baktığımda aklımda canlanan en büyük soru bu. (Çünkü yönetmen yerine Kendinin Lideri demek de mümkün 😊 ). Hemen ardından da şu ikinci soru geliyor:


🍁 “Yönettiğim filmlerde size ne rol biçiyorum?”


İşte konu burada zevkleniyor çünkü bütün hayatı değiştirebilecek bir sırra vakıf oluyoruz bu eğitim sayesinde: Herkese başrol verebilirim!


İşin sırrı hikâyenin nasıl yazıldığında değil, kaç tane farklı hikâye olduğunda. Eğer tek bir film çekiyor ve herkese onu yaşatmaya çalışıyorsam ancak 1 başrolüm olabilir, o da genellikle benimdir. Geri kalan herkes benim figüranlarımdır… Ama eğer değer verdiğim herkes için ayrı bir yönetmenlik sergiliyorsam, dokunduğum herkesi başrole koyabilirim.


Eğitimde dinlediğim şekliyle “hikâye” hiç yalan dolan veya aldatma barındırmıyor. “Gerçeği yapan hikâye” söz konusu burada. Yani ben herkese ayrı film yapacağım dediğimde kimseyi aldatmıyor ya da kimseyi kandırmıyorum. Tam tersine sizi önemsediğim için büyük bir emek harcıyor, sizinle olan ilişkime, sizinle birlikte yaptığım her şeye büyük bir özen gösteriyorum.


Şimdi iş hayatına doğru bir manevra yapalım: İstifa eden ya da bizim işten ayırmak durumunda kaldığımız takım üyelerimizin büyük çoğunluğu kendilerini figüran olarak hissedenler. O filmin yönetmeni, o işin yöneticisi tarafından başrole konulacak kadar değer verilmemiş, kendilerine, yaptıkları işe veya takımdaki pozisyonlarına yeterli özenin gösterilmediğini düşünenler.

Yine de işi bir kenara bırakıp, kendimizle bitirmek üzere sözü yorumlarınızla ortak aklımıza bırakalım:


Yönetmeni olduğumuz filmlerin hepsi için, MUTLU SON da dahil, sağlam birer senaryomuz var mı? 😊


(*Hikâye konusunda kaynak olarak Dikmen Yakalı, "Kaynana Ne Yaptı, Gelin Ne Dedi?" kitabı. İletişim Yayınları)


(Fotoğraf: Abhinav Verma, 500px)



Comments


bottom of page