top of page

Benim Sıram Ne Zaman Gelecek ?

Takım içindeki uyumun dönüp dolaşıp geldiği nokta güvendir. Birbirine güvenmenin hem farklı kaynakları hem de farklı katmanları vardır. Bunların en önemlilerinden biri bence “sahne alma” garantisidir.

Anayasa hukuku açısından bakıldığında federal bir devlet kurmak, egemenlik haklarının bir kısmını bu üst yapıya devretmek, ama bu sayede de daha güçlü bir bütünün parçası olmak anlamına gelir. Takım çalışmasında da durum aynıdır: Takıma katıldığınız anda bazı özgürlüklerimizden feragat eder, karşılığında da daha büyük, daha güçlü, bizi kapsayan ve kuşatan bir bütünün parçasına dönüşürüz. Tek başımıza üstesinden gelemeyeceğimiz işleri de takımlarla çözeriz.

NBA play-off konferans finallerinin ilk maçında Miami ile Boston karşı karşıya geldiler. Çok güzel ve çekişmeli bir maç oldu, uzatmaya gitti. Benim açımdansa maçın içinde 10 saniyelik bir sahne çok çarpıcıydı:


Miami’nin bir yıldız oyuncusu var, sert bir karakter ve oynadığı takımlarda racon kesen “ağır abi” rolünde birçok defa olay çıkardı!

Miami’nin bulduğu bir hızlı hücumda, rakip savunma henüz tam yerleşmeden bir şekilde top bu yıldız oyuncuya geldi ve kolaylıkla iki puanlık atış yapabileceği boş bir pozisyonda (ki “yıldız” oyuncu dediğin öyle yapar şut atma önceliğini kendi kullanır!), topu 3 sayı çizgisinin gerisindeki keskin şutöre verdi (ki bu arkadaşı yalnızca 2 yıldır NBA oyuncusu ve takım hiyerarşisinde herhâlde kendisinin çok altında). Buraya kadar gayet güzel: Yıldız oyuncu doğru bir karar alıyor çünkü şut girerse takımı 2 yerine 3 puan kazanacak. Evet bu sayı onun hanesine yazılmayacak ama önemli olan takımın kazanması; kendisi de egoistlik etmeyip iyi bir takım oyuncusu davranışı sergilemiş oldu. Ama gelin görün ki o şut girmedi!.. Benim açımdan çok keyifli görüntüler de tam bu noktada gelişti: Girmeyip potadan seken top gene yıldız oyuncunun ellerine düştü… İşte bu noktada artık onun şutu kullanmasını beklersiniz, ama o hiç düşünmeden aynı saniye içinde topu bir kez daha şutör arkadaşına verdi! Şutör de hiç tereddüt etmeden gene 3’lük attı ve bu sefer soktu!!!

Yaklaşık 10 saniyelik bir görüntüden elde ettiğimiz takım çalışması çıkarımlarıysa şöyle: 1) Takım bu işten 3 sayı kazandı.

2) Yıldız oyuncu şutöre olan güvenini gösterdi, onu destekledi (ona çemkirmedi, onu seyircinin önüne atmadı!), şahane bir liderlik sergiledi, ağabeylik yaptı.

3) Şutör özgüvenini arttırdı ve ihtimaldir ki maçın devamında daha da iyi oynadı. Benim açımdan “sahne alma” güveni de bu noktada devreye giriyor çünkü iyi takımlarda herkes birbirine alan açıyor, asist yapıyor. Herkesin kendi uzmanlık alanında veya kendi sırası geldiğinde elinden gelenin en iyisini sergileyebileceği bir düzen işliyor takımın içinde.  “Onu da ben yapayım, bunu da ben yapayım, en çok puanı ben toplayayım, böylece lider olayım havalı görüneyim, daha çok kazanayım…” denmiyor!

Tekrar maça dönersek, play-off’ların başından beri yaptığı şekilde yıldız oyuncu maçın sonunda sazı eline aldı. Son topların birçoğunu kendi kullandı, sorumluluk aldı, riski üstlendi. Ve maçın sonunda takımı maçı… Yok yok, maç biteli daha yalnızca birkaç saat oldu, sonucu söyleyip kimsenin keyfini kaçırmayayım! 😊 Ancak özünde benim çok hoşuma giden şey bu takım düzeni: Hiçbir kaygı duymadan bana ait işi yapıyorum çünkü biliyorum ki sıram geldiğinde ben de sahne alacağım. Sunum yapıyorsak benim de sıram gelecek, fikir üretiyorsak benim de görüşüm sorulacak, karar alıyorsak ben de münazara edebileceğim, bir değişiklik yapılacaksa benim de veto hakkım olacak, uzmanlık alanıma gelindiğinde benim sözüme önem verilecek, işin benim tarafımdan yapılan kısmıyla ilgili söz hakkım olacak… İçten içe bu güvenim varsa, benim için bu takımın bir parçası olmak mutlu ve sonucunda da başarılı bir şey! Aksi durumdaysa biran önce federal devletten ayrılıp tekrar özerk ve egemen bir birim olmanın yollarını arıyorum…

3 Soruyla bitirelim: 1) Bir takımın lideriysem, herkesin sahne alacağına dair güveni tahsis ediyor muyum? 2) Takımın kıdemli bir üyesiysem, diğerlerine de sahne alabilmeleri için alan tanıyor muyum? (yoksa “senin daha 40 fırın ekmek yemen lazım…” Mı?!..) 3) Takımın yeni bir üyesiysem, daha fazlasını yapabilmek için sahne alma ihtiyacımı, takım kurallarını bozmayacak ahenk ve özen içinde ifade ettim mi?

Her bir oyuncusunu sonuna kadar maça dahil eden ve başardıklarıyla herkesi şaşırtan takımlarda oynayalım!

Comments


bottom of page