“Serkan Bey biz şirket sunumlarımızı yapalım, liderlik eğitimi alalım, bir de strateji toplantımızı yapalım istiyoruz; tabii bu arada eğlenmeye ve dinlenmeye de zaman kalsın” diye geliyor ilk bilgilendirme. Bir de en çok neyi seviyorum biliyor musunuz? Program her dakikası dolu dolu olsun diyen bazı yöneticiler kick off’un daha ikinci toplantısında ortadan kaybolabiliyorlar! Bir de gerçek liderler var ki onlar ekiplerini hiç bırakmıyorlar…..hiçbir aşamada......
Bodrum’da akşam yemeği sonrasında “kol kola takım çalışması” için sokaklarda tüm ekibiyle birlikte koşan, sonra eğlencede de liderlik eden yönetici geliyor örneğin aklıma. Ya da plajda yapılan kumdan kule için 2m’lik kalası bizzat bulup taşıyan……oyuna sonuna kadar katılan, herkesle birlikte uğraşan ve eğlenen “gerçek-insan” yönetici...
Sahi neden yapılıyor bu yıllık şirket toplantıları? Kafamızın bu konuda çok derli toplu olması lâzım çünkü bu sorunun bence tek bir doğru yanıtı var… Eğitim almak için? Hayır, 100 kişiye -artık bu devirde- aynı eğitim verilmez! İş yapış şekillerini belirleyip koordinasyonu arttırmak için mi? Hayır, bunun için -yalnız ilgili kişilerle- yapılacak bir workshop yeter. Farkındalık kazanmak için mi? Hayır, bunun için TED konuşmaları yetmiyorsa kongrelere-konuşmalara gidebiliriz, hem de özellikle istediğimiz bir tanesine… Kaynaşma mı istiyoruz? Outdoor eğitim yapabiliriz, hem de daha homojen bir katılımcı grubuyla… Geçen yılın sonuçlarını mı görüşmek istiyoruz? Bunun için zaten yazılı kısmı önceden paylaşılmış bir veya birkaç webinar yeter de artar.
(Bir keresinde Kapadokya’da upuzun bir yürüyüş yapmıştık tam takım halinde, onlarca kişi. Peri bacalarının arasından oflaya puflaya, ne zaman bitecek, biz bunun için bir de sana para mı ödüyoruz, esprileriyle (!) ama enfes bir manzarayı paylaşarak, farklı kişilerin yanından yürüyerek, belki kendi hayallerine daldığın ama kendini hiç yalnız hissetmediğin bir bölümüydü şirket toplantısının...
Orada taktığımız beyaz şapkayı hala kullanıyorum, yürüyüşün ortasında içtiğimiz nar suyunun tadı hala damağımda. Ve takımın bir parçası olmadığım halde benim bile edindiğim “hayat boyu” dostluklar…
....Ve tüm bunları mümkün kılacak kadar açık fikirli ve vizyoner bir yönetici)
Kick Off’u tüm bu formatlardan farklı kılan şey “HEP BİRLİKTE” olmak! (Bk. 2.yazı “Mahalle Maçı Prensibi” ) Yani yılda bir defa da olsa aynı çatı altındaki herkesin bir araya gelmesi, birbirini görmesi ve bu kader ortaklığı hissini paylaşabilmesi. Unvan, "grade", departman, kıdem vb ayrımı olmaksızın aynı toplantıya girmesi, aynı yaka kartını takması, aynı yemeği yemesi ve iş dışı rahat bir ortamda resmi değil samimi bir iletişim kurabilmesi. O ekibin tamamının ne kadar büyük olduğunu görebilmek, bir fotoğraf karesine sığdırmak. Yıl boyunca yalnız mail’leştiğin bir meslektaşınla çocuklardan bahsedebilmek, işle ilgili zorlukların yalnız sana ait olmadığını benzer durumda ne kadar çok kişi olduğunu görmek. Ve tabii güvenebilmek bu insanlara ve onların oluşturduğu bütüne! Yani kuruma, yani takıma…
Bahçede koskocaman bir çember olunduğunda herkesi bir arada görebilmek, gecenin bir noktasında herkesin hep birlikte pistte veya bir ateşin etrafında olması, makas,kağıt-kalem, boya, posterle uğraşılıyorsa herkesin ellerinin dolu olması. Çekilen fotoğraflarda herkesin yüzlerinde benzer ifadeler yakalayabilmek… İşte büyük şirket toplantısının misyonu, ayrılan o kadar bütçe ve zamanın karşılığı. “HEP BİRLİKTE” olduğunu (yalnız bilmek değil!) görmek, bu büyük takımın gücünü yaşamak, hissetmek.
Comments