top of page

Eleştirilmek ve Eleştirmek



Haftalardır üzerinde çalıştığınız ve şirkete çok yararlı olacağını düşündüğünüz bir projeniz var. Konuyu patronunuzla da paylaştınız ve destek buldunuz. Şimdi de projenin hayata geçebilmesi için yönetim toplantısında sunulması aşamasına geldiniz. Büyük bir heves ve heyecanla fikri yönetimdeki meslektaşlarınıza anlattınız, sunum da iyi geçti… Ama o da ne?! Siz sözünüzü bitirir bitirmez bir eleştiri bombardımanı başlıyor! Topa ilk giren zaten sizden hiç hazzetmeyen planlama müdürü oldu; ardından bayrağı İK devraldı ve projenin içeriğine neredeyse hiç girmeden, yalnız sizin departmanınızdaki sorunları anlattı ve bütün eleştiri oklarını sizin şahsınıza yönlendirdi. Kan tepenize sıçradı! Patron da araya girmeden konunun nereye gideceğini merakla gözlüyor…


Ne yaparsınız?


Daha doğrusu “nasıl” yaparsınız?


Geri bildirimin performansımız üzerinde çok olumlu etkisi olduğunu biliyoruz, oysa eleştiri dediğimizde bu bizde tamamen farklı bir kimya yaratıyor. Peki ikisi arasındaki fark nedir? Geri bildirim ile eleştiriyi birbirinden ayıran şey içerik mi yoksa ifade şekli mi? Soruyu bir de tersinden soralım: Bize söylenen bir sözü eleştiri mi yoksa geri bildirim olarak mı değerlendireceğimiz hangi oranda bizim algımıza bağlı? Örneğin bugünkü ruh hâlimiz nedeniyle eleştiri olarak gördüğümüz bir şey bize yarın, kendimizi daha iyi hissettiğimiz bir durumda geri bildirim olarak görünebilir mi? İşin çoğu bizim algımızda mı bitiyor yoksa yapılan bildirimlere karşı nesnelliğimizi koruyabiliyor muyuz?


Katıldığım bir gönüllü çalışmada geçenlerde eleştiri kustum. Adeta reflü gibi ağzıma kadar geldi laflar ve dışarı çıktılar! Uzun zamandır içinde bulunduğum bir ortam söz konusu olduğu için birikimin de kötü etkisi oldu mutlaka. Şimdi dönüp baktığımda pişman değilim ama daha iyi ifade edebilirdim kendimi, onu da biliyorum. Bu noktaya gelene kadar birçok defa yapıcı bire bir konuşmalar için gayret sarf ettim, öneriler getirdim, konuları farklı bir açıdan göstermeye çalıştım. Ama artık yaşanan gereksiz kavgalara ve bunun sonucunda ortaya çıkan enerji israfıyla verimsizliğe dayanamadım. Herkesin bir arada olduğu bir ortamda bu davranışları açık açık eleştirdim. Gene de şahısları hedef almamayı başardım, takımı bozacak sözcükler veya bol ünlemli bir üslup kullanmadım ama “tutkulu” bir konuşma yaptım. Yani kesinlikle geri bildirim falan değil, net bir şekilde eleştiriydi.


Eleştirinin olmadığı ortam en kötüsü, bunu da biliyoruz çünkü insanların ortak bir amaca içtenlikle bağlandığı durumlarda sonuç almak da artık kişisel bir meseleye dönüşüyor. Bu da takım için, ortak amaç için son derece iyi bir gösterge ama çerçevesi nasıl olmalı? Yani evet, ben eleştirmekten imtina etmemeliyim, ama ifade şeklimle ilgili kırmızı çizgilerim olmalı ve bunları aşmamalıyım. Değil mi?


Peki takım içinde gerektiğinde doğru bildiği şey için kavga etmeli mi insan? Analı-bacılı, kafa-göz kavga değil tabii kastettiğim 😊


Bu akşam saat 21:00’de #KendininLideri ‘nde

@DenizÖzen ve @NevresKoparan ile

LinkedIn ve YouTube ‘dan canlı yayında

…bu soruları kendimize ve SİZE soracağız.

Kolektif aklımıza gayret ve kuvvet diliyorum.


Comments


bottom of page