top of page

“FAST BREAK” ATMAK ya da YÖNETİCİNİN TEK KARARI...

Güncelleme tarihi: 24 Tem 2020




“Fast Break” ya da Türkçe olarak “hızlı hücum” bir basketbol terimi. Topu kapar kapmaz bütün takımın hızla karşı sahaya koşması ve rakip oyuncular daha savunmaya yerleşmeden hücum etmek anlamına geliyor. Son derece etkili bir sayı atma yöntemi ama topu kaybetme riski de çok yüksek çünkü koşan bir oyuncuya, siz de hareket halindeyken ve hiç düşünmeden hemen pas atmanızı gerektiriyor. Bunun tersi olan “set hücumunda” ise daha önceden çalışılmış pozisyonlar, farklı seçenekler ve karar vermek için daha fazla zaman var. Ama rakip de aynı şekilde savunma hazırlığı yapmış oluyor ve sayı atmak, rakibi şaşırtmak daha zor…


Hızlı hücum bence iş hayatımızdaki sürpriz fırsatlara benziyor...

...(ama vurgulamak istediğim konu açısından, bu satırlarda yalnızca bir ekip tarafından yürütülen işlere odaklanacağım, tek kişilik işlere değil) Örneğin bir müşterinin acil ve yüksek tutarlı bir ihtiyacı var; normalde bu büyüklükte bir teklifi hazırlamak en az 3 gün sürecekken, kontrol listenize (check list’e) çok da uymayacak şekilde üretimden yalnızca sözlü onay alıp, finanstan da müşteri kredi istihbaratını bir saatte bitirmesini ister miydiniz? Hemen teklif verirsek hemen satışı kapatma şansı var, ama malı yetiştirememe veya tahsilatta sorun yaşama riski de o oranda yüksek… Ne dersiniz, hızlı hücum yapar mıydınız?


Hızlı hücum konusu değerli büyüğüm Necati Güler (ayrıca bk. Guler Legacy) tarafından aklıma sokulmuş bir “öğreti”. Necati Ağabey basketboldan bahsediyor gibi görünse de, aslında hayat dersleri verir oyun taktikleri içinde. Siz bir süre sonra anlarsınız, jetonunuz anca düşer!.. Bana bu konuyu anlatırken “bak” demişti “eğer hızlı hücumda top kaybeden oyuncuna bağırırsan, takım bir daha hayat boyu hızlı hücum denemez!” Eğer coach olarak hızlı hücum yapılmasını istiyorsan, bu yönde taktik veriyorsan, sonra alacakları bütün riskler artık sana aittir. Topu kaybetseler bile alkışlayıp destekleyeceksin, böylece de her gün daha iyi hızlı hücum edecek ve daha az top kaptıracaklar.


Öğreti ne kadar basit değil mi? Şirketin tepe yöneticisi ya da sahibi olarak yöneticilerime vereceğim bir tane “temel yönerge” var: Hızlı hücum yapıp risk alın ya da……yapmayın. Karar ağacının gövdesi bu soru; ardından gelen iki daldan (risk al / risk alma) yalnızca birine doğru gidecek artık hayat. “Çevik davranalım, rakiplerimize oranla en büyük avantajımız olan üretim esnekliğini sahaya yansıtalım” diye yöneticilerimize talimat verdiysek, kalite sorununun birkaç puan artması ve olası iadelerin sorumluluğunu da üstleniyoruz demektir. Bütçe kontrollerini 2 gün içinde bitirmek zorundayız, en yüksek cirolu kalemlere odaklanalım, diyorsak, diğer kalemlerde çıkacak olası eksiklikleri de baştan öngörmüş olmalıyız. Yani önceliğimiz belli olmalı… Böylece takımımız bizim verdiğimiz yöne doğru hizalanır, yöneticilerimiz inisiyatif alırlar, ekiplerimiz sorgulamadan ve güvenle ilerlerler.


Aksi durumdaysa “ben size hata mı yapın dedim?” veya “sence bu küçük bir hesap mı?” veya “hızlı üretmek kalitesiz üretmek demek değildir” gibi herkesin önünde bizi büyük, karizmatik patron-yönetici yapan ama aslında ekibimizle aramızdaki güven ilişkisini hemen o anda yok eden cümleler duyabiliriz.

Artık o oyuncular siz ne deseniz de bir daha hızlı hücuma kalkmayacak, sizin için kendilerini riske atmayacak ve sadece top kaybetmemeye oynayacaklardır. Sonra da şöyle dersiniz “bizim ekip hiç inisiyatif almıyor, memur gibi çalışıyoruz”. Bilin bakalım neden?!..


Necati Ağabey sayesinde seyrettiğim her maçta oyunu hızlandıran basketbolculara ve bunu mümkün kılan tutarlı-sağlam-güvenilir coach’lara büyük hayranlık besliyorum. Evet biz sadece sahadaki sonuçları görüyoruz ama işin mutfağında olanları ne kadar iyi bilirsek, takdirimiz de o derece önem kazanıyor. İş hayatında da inisiyatif alan, her an isteme tedirginliği duymadan adım atabilen yöneticiler gördükçe, onların arkasındaki kişiyi ve bu ortamı mümkün kılan kurum kültürünü ben saygıyla selamlıyorum.


Peki siz ne dersiniz? Fast break atılsın mı?..

Comments


bottom of page