top of page

Geri Bildirim Aldım 1 Tane, Eve Geldim 1000 Tane



Bilişim sektöründe çalışan 8 yönetici adayıyla bir eğitim yapmıştık. Konumuz geri bildirimdi. Eğitimin bir yerinde, canlandırma çalışması olarak uzun bir masanın iki yanına karşılıklı oturmuş ve birbirlerine geri bildirim vermişlerdi. Formatımıza göre bu işin sırayla yapılması gerekiyordu, yani 5 dakika boyunca kapı tarafında olan kişi yöneticiyi canlandıracak ve duvar tarafında oturan kişiye geri bildirim verecekti. Ama ne oldu? 30 Saniyenin sonunda 8 kişi karşılıklı konuşmaya başladı!

Duvar tarafı geri bildirimleri dinlemeye 30 saniye bile dayanamamış, hemen yanıt vermeye koyulmuştu.

Duvar tarafı geri bildirimleri dinlemeye 30 saniye bile dayanamamış, hemen yanıt vermeye koyulmuştu.

İkinci 5 dakikaya başlamadan önce ekibi uyarmış ve geri bildirimi dinlemelerini salık vermiştim. Yönetici-çalışan rollerini değişip tekrar başladıklarında, bu sefer gerçekten de sadece kapı tarafındakiler konuştu. Ama ortamdaki gerginlik neredeyse vücut bulmuş, dinlemek durumunda kalanların öfkesi âdeta gözlerine vurmuştu!


Başka bir eğitimdeyse mükemmel bir geri bildirim deneyimi yaşamıştık: Eğitimin adı -eski Hitit meclisine atfen- “Panku”; bu defa kamerada dış mekân görünüyor, yorgunlukları her hâllerinden belli olan 10 kişi, uzun bir piknik masasının iki tarafına beşer beşer yerleşmişler. Masanın sol tarafında oturanlar sabit kalıyor, karşılarındaki kişilerse her 2 dakikada bir sağa kayıyorlar. Sabit olan, sabahtan beri yapılan çalışmalarda karşısındaki kişiyi nasıl bir takım oyuncusu olarak gördüğünü anlatıyor. Yüzlerdeki gülümsemelerden ve dikkatli bakışlardan her şeyin yolunda gittiğini anlıyorsunuz. 2 Dakikanın sonunda birbirlerinden ayrılmakta güçlük çekiyorlar, hatta el sıkışmalar ve yer yer helâlleşmeler bile görülüyor!

Panku eğitimi sonunda oluşan tablo, ilk örnektekinden çok farklı. Panku’nun takıma büyük faydası olduğu aşikâr; zaten karşılıklı geri bildirimi eğitimin kapanışında yapmamızın nedeni de, takım çalışmasını bu iyi hislerle bitirmek.

Amaç, kişilerin -takımın- belleğine, bu açık ve samimi paylaşım sahnelerinin kazınması.

Peki iki sahne arasındaki bu büyük zıtlık neden kaynaklanıyor? Birinde geri bildirim son derece iyi hisler yaratırken, diğerinde neden geri bildirimin oyunu bile gerginliğe yol açıyor? Her şeyden önce Panku’da bir takım söz konusu, yönetici ve çalışan değil. Masanın iki tarafı da eşit, herkes bunu biliyor ve birazdan yer değişecekler, şu anda dinlemede olan kişi anlatan tarafına geçecek. İkinci neden de aslında gene takım olmaktan kaynaklanıyor: Bu 10 kişi gün boyunca çeşitli aşamalardan birlikte geçmiş, birlikte uğraşıp yorulmuş durumdalar.

Yani bu takım çalışması onları birbirlerine yakınlaştırmış ve ortaklık hissi oluşturmuş.

Dolayısıyla geri bildirimi artık geri bildirim olarak değil, güvendikleri bir takım arkadaşından gelen düşünceler olarak görüyorlar.

  • Yani geri bildirimi veren kişiyi nasıl algıladığımız (dost mu düşman mı),

  • Geri bildirimin amacını nasıl algıladığımız (paylaşmak mı yoksa bizi yermek mi),

  • Geri bildirimi ne zaman aldığımız (takım çalışmasının sonunda mı yoksa birbirinden uzak iki insanın görüşmesi olarak mı)

…bu süreçte belirleyici oluyor.


Geri bildirim konusunda benim geçen gün yaşadığım şahsi deneyime gelirsek… Instagram’da yaptığımız @KendininLideri canlı yayını bittikten hemen sonra çok sevdiğim bir dostum aradı. Programı beğenmişti, beni beğenmişti ve hatta kendisine faydalı olacak şeyler de yakalamıştı. Ama niye sürekli iş hayatından örnekler veriyordum? Biraz da özel hayat katılamaz mıydı işin içine…

İçim içimi yedi yanıt verebilmek için. Neden iş hayatı konuştuğumu anlatmak, beni yalnızca işe önem veren bir kişi olarak düşünmesini engellemek istedim.

Uzun uzun nedenlerimi ve nasıllarımı, beni böyle hareket etmeye zorlayan koşulları paylaşmak istedim. Ama sustum çünkü geri bildirime çok ihtiyacım var!

Eğer ben söze girersem geri bildirimin arkası gelmeyecek. Yani aslında sormak gerek: Başka neler gördün, sence nasıl daha iyi olabilir, diye. Susup dinlemeyi becerebilmenin püf noktası da, geri bildirimin benim şahsımla değil, o anda yaptığım işle ilgili olduğunu hatırlayabilmek. Yani arkadaşım bana “Serkan sen amma da işe kaptırmışsın kendini” demiyor aslında, bu program fazla mı iş odaklı olmuş, biraz daha özel hayat katılsa daha renkli olmaz mı, diyor… Yani kişisel almamak gerekiyor geri bildirimi.


Aynı zamanda bir başka insanın bize verebileceği en değerli hediye açık ve samimi bir paylaşım. Bizim yaptığımız bir işte veya bir davranışımızda daha iyi olmamızı tetikleyecek her bilginin başımızın üstünde yeri var. Gördüğünü söylemese ne olur ki? Hiçbir şey kaybetmez, bizim de ruhumuz bile duymaz. Ama bu dostumuz geri bildirim vererek şahsi bir risk alacak kadar bizi önemsiyor ve bize güveniyor.

Evet bunu duymak kolay değil, egomuz hemen sinyal veriyor ve kendimizi kötü hissediyoruz ama daha iyi olmanın bedeli o geri bildirimi alabilmek.

Nasıl bizi daha sağlıklı kılacak çalışma için antrenörümüze kızmıyor, tam tersine minnet duyuyorsak, bu dostumuz da her şeyiyle takdir görmeyi hakkediyor.


Geri bildirimlerden sonuna kadar yararlanarak, kendimizi -ve takımlarımızı- her gün bir adım daha ileri taşıyabilmeyi diliyorum.

Comments


bottom of page