top of page

(İŞİ) MAHVEDEN ÇELİŞKİ - ALESTA TRAMOLA…

Güncelleme tarihi: 24 Tem 2020




Dün Kuşadası’nda şahane bir yelken seyri yaptık. Teknede iki ağabeyim, bir arkadaşım, bir de yeni kardeşim olmak üzere 5 kişiydik. Gezme, eğlenme, yelken gibi eğlenceli konuları arka planda bırakıp, dünkü seyirin iş hayatıyla ilgili iki noktasına değineceğim sadece: Ağabeylerim tam 44 yıldır (evet 44!!!) beraber denize çıkan insanlar, onlara birazdan ayrıca döneceğiz, ama aslında çok iyi denizci, yüzücü-sutopçu olmalarında rağmen diğer iki kişinin ilk yelken deneyimlerinden biriydi. Ben de ikisine birden standart yelken eğitimi programımı uygulamaya başladım ama daha beşinci dakikada yollar ayrıldı: Çünkü ikisi farklı şekilde, farklı ritimde öğreniyordu. Önce biriyle çalışmaya başladım, hatta diğer kişi hafif içerler gibi oldu, ama hemen sonra onunla çalışmaya geçtim. Arkasından ortak bir teorik çalışma yaptık ve en sonunda dümen eğitimi kısmına geçtiğimizde de ayrı ayrı eğitimlerle devam ettik.


Benim açımdan bakıldığında teknede yapılan bu kısacık eğitimin şirketlerde birebir karşılığı var: Usta-çırak ilişkileri. Yalnız zanaâtkarları kastetmiyorum usta-çırak ilişkisi derken, şirket içindeki bir kişinin gelişimi için el veren, destek olan, yönlendiren, öğreten yöneticiyle ona bağlı olarak çalışan kişi de benim için bir usta-çırak ilişkisi yürütüyorlar……ya da yürütmeliler. Bunu yaşayan herkes bilir ki ustanın çırağına bilgi aktarma süreci tamamen kişiseldir; kalabalıkta yapılmaz, çırağın ihtiyacına, ustanın kafasındaki plana göre gelişir. Aynı anda 3 kişiye birden yapılmaz çünkü sadece 2 kişiye yer vardır o çalışmada. En önemlisi de herkesin öğrenme şekli farklıdır, ritmi farklıdır, merak ettikleri veya zorlanacağı noktalar farklıdır. Usta da işte bunlara göre ilerletir müfredatını. Bu açıdan bakıldığında, teknede de yaşadığımız gibi, bazan aynı anda iki kişiye eğitim verilmez.


Şimdi “Mahveden Çelişki” kısmına gelirsek… Biz teknedeki eğitimimizi ilerletirken dümeni ağabeylerden birine teslim ettim; tekne sahibi olan diğer ağabey de başka şeylerle ilgileniyordu. Hava yavaş yavaş oturmaya, tekne yatmaya, arkadan güzelce köpük çıkartmaya başlamıştı. Bir noktada rotamızın üzerinde iki balıkçı kayığı belirdi, rüzgarın üstüne doğru gittiğimiz için hareket marjımız düşüktü ve ben de ortamı zorlamak istemedim, dümenciden tramola atmasını (dönmesini) rica ettim. Ve işte orada “vaka çalışması” başladı! Ben daha “dönmek” dediğim anda yenilerden biri elindeki ıskotayı (yelken halatını) salıverdi! Bu da tekneye anında fren yaptırdı… Tekne yavaşlayınca dönme kabiliyeti azaldı, ama dümenci gene de manevrayı başlattı. Tekne sahibi diğer ağabeyse “dur dur dönmez şimdi tekne” diye müdahale etti! Bunun üzerine de dümenci bir an duraksadı….tabii biz bu esnada balıkçı teknelerine doğru ilerlemeye devam ediyorduk!!!


Ofiste sıradan bir günü gözünüzde canlandırın: Bir hedef tarihe çok yaklaşılmış ve ekip halinde canla başla çalışılıyor; ekibe yeni katılan birkaç günlük kişi ve ekibin yöneticisi de aynı ortamdalar. Ancak o anda yöneticinin de yöneticisi (ama daha sıklıkla patron) çalışma ortamından geçiyor, konuşulanlara kulak misafiri oluyor ve “…ama öyle yapmayın!” diye devreye giriyor, hemen de ne yapılması gerektiğini anlatmaya başlıyor. Bunu duyan yeni kişi de söylenenleri yapmaya, talimatları elindeki rakam ve tablolara yansıtmaya başlıyor! (Tabii fonda yüzü kıpkırmızı kesilmiş ekip yöneticisini ve şimdi ne yapacağız, eski talimatlar mı geçerli yoksa talimatlar değişti mi diye birbirlerine şaşkınlıkla bakan ekip üyelerini görüyoruz!!!)


Tekneye geri dönersek, aslında herkes iyi niyetli, kimsenin bir hatası yok…..ama iki tane günahsız balıkçıya ortadan vurmaya doğru gidiyoruz! Tekne sahibi yaptığı uyarıda haklı, dümenci bir anlığına duraksamakta haklı, takımın yeni üyesi daha yeterli eğitimi almadığından doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapmakta haklı… İşte burada takım çalışması devreye giriyor; birbirini hiç tanımayan 5 kişiyi bir araya getirdiğinizde ve “acil” bir duruma soktuğunuzda her defasında aynı sonucu alıyorsunuz: Tehlike.


Oysa ofisteki takım, yeni gelen kişi hariç, hem  birbirlerini, hem yöneticilerini, hem de onun yöneticisini (ya da patronu) çok iyi tanıyorlar ve takım halinde hareket etme deneyimleri var. Bir anlık duraksamadan sonra işlerine aynen devam ediyorlar. 5 Dakika sonra yönetici, patronun yanına gidiyor ve söylediği şeyin neden mümkün olmadığını, ama aynı sonuca ulaşmak için nasıl plan yapıldığını ve hedef tarih gelmeden önce başka nelerin yapılacağını aktarıyor. Takımına geri dönüyor ve yeni başlayan kişiye, diğerlerinin de duyabileceği bir sesle, biraz önce gelen talimatı dikkate almamasını söylüyor ve işle ilgili nedenlerini açıklıyor. Hayat normale dönüyor ve yine takım halinde, hep birlikte hedef tarihi kaçırmamak için canla başla çalışılıyor.


……teknede ne mi oldu? 4 Kişiyi de tanıyan tek ortak nokta olarak ben devreye girdim! Böylece dümencinin tereddüdü çok kısa sürdü, manevra planlandığı gibi yapıldı, tekne yavaş da olsa döndü, yelkeni erken salan kişi biraz vicdan azabı çekti….ve öbür taraftan yelkeni almak için ben uzun süre kan ter içinde vinçledim! Ekibi doğru dürüst hazırlasaydım değil mi efendim, eğitmen de eksik yaptığı işin bedelini ödemeli! 😊 Ama şahane bir seyir oldu. Ben dün sevdiğim insanlarla, güzel bir havada derin ve dingin nefesler aldım, çok iyi zaman geçirdim. Bu Pazartesi gününde herkese güzel bir hafta diliyorum.

Commentaires


bottom of page