top of page

KUŞLARIN SESSİZLİĞİ VE İNİSİYATİF ALMAYAN EKİPLER

Güncelleme tarihi: 24 Tem 2020




Sonbaharın gelmesiyle birlikte evimizin çevresinde kuş seslerini yeniden duymaya başladık. Ve neyi fark ettim biliyor musunuz? Bu sesleri yaz boyunca hiç duymadığımı! Aynı hissi ofiste yaşadığınız oluyor mu hiç, bir şey duyup da aslında bunun ne kadar uzun zamandır yaşanmadığını fark ettiğiniz?

Takımları daha uyumlu, bireyleri daha verimli kılma işlerimiz içinde yönetici veya girişimciden (patrondan) sıklıkla duyduğumuz taleplerden biridir: “Serkan Bey ekip üyelerimiz inisiyatif almıyorlar. Memur gibi çalışıyoruz…” Ve ne yazık ki bu sorunun cevabı çok derinlerde bir yerdedir kurumsal hayatta… Allah korusun kuşlar bir gün tamamen giderlerse, onları geri döndürmek için taa küresel ısınmayı düzeltmek gerekeceği gibi, alınmayan inisiyatifi geri getirmek için de oldukça köklü bir süreç gerekmektedir. Ama neyse ki başlangıç noktası belli: Doğayı kirletmemek……ve işteki karşılığı olarak “güven ortamını kirletmemek”. Çalışmaya her iki durumda da kendimizden başlamamız gerekir, yani yöneticinin/girişimcinin şahsından!.. İş hayatında hepimiz için yepyeni bir çağ yaşıyoruz. Yapay zekâ ve makine öğrenmesi hızla yaygınlaşıyor, bu da işlerimizdeki “insan alanını” giderek daraltıyor. Nasıl otomasyon ilk başladığında üretim alanında birçok çalışanın yerini makineler aldıysa, şimdi bilgi işçiliğinde de birçok insanın yerini yazılımlar alacak. Çünkü biz insan olarak hata yapıyoruz, motivasyonumuz dalgalanıyor, takımımızla veya yöneticimizle bozuşuyoruz, yapılacak işi yanlış anladığımız oluyor… Oysa akıllı telefonumuzdaki uygulamanın hiç böyle dertleri yok! Yolu her sorduğumuzda doğru yanıt veriyor ve bunu her gün daha iyi yapıyor. Sesimizi bir kez tanıdığında, artık her söylediğimizi doğru dikte ediyor. Onun performansını arttırmak veya ne bileyim uygulamanın memnuniyetini sağlamak (yıl sonunda ölçümlemek, odak grup düzenlemek, geri bildirim vermek) durumları da yok. Peki insanın yazılıma oranla avantajı nerede? Tek bir alanda: İnisiyatif alma! Parçaları birleştirme, bambaşka bir alana sıçrama, köprüler kurma, yapılandan vazgeçip bambaşka bir şey başlatma gibi alanlar münhasıran bize ait.

Özellikle günün aydınlanmaya başladığı saatlerde cıvıldıyor bizim kuşlar. Günün en sessiz saatleri olduğu için de onları çok rahat duyabiliyor, huşu içinde dinleyebiliyoruz. Kesinlikle kendi içlerinde de bir ahenkleri var, birbirlerini bekliyor ya da birbirlerinin melodilerini tamamlıyorlar âdeta… En çok kimin sesi çıkacak yarışına dönmüyor bu sabah şarkıları hiçbir zaman. Birkez duyduğunuzda da bu şarkıların huzur ve mutluluğu insanın bütün gününü etkiliyor. Fikir veren, soru soran, katılan, umursayan, işine tutkuyla yaklaşan insanlar da öyle: Eğer böyle bir takımla çalışıyorsanız içinizde her zaman bir huzur oluyor çünkü sizden bağımsız olarak da ellerinden gelenin en iyisini yapmak için uğraştıklarını biliyorsunuz. (Aksi durumdaysa girişimcinin ofiste olmadığı günler verimlilik çok düşüyor!..) Tabii zorlukları da var böyle takımların: Herkesi tek tek ikna etmeniz, karakteriniz ve güvenilirliğinizle her birinin karşısında gerçek bir insan olmanız gerekiyor. Yalnız unvan, terfi-prim yetkilerine sahip bir kurumsal korkuluk değil!!! Gerçek bir insan, güvenilir bir arkadaş, saygı duyulacak bir büyük, örnek alınacak bir profesyonel, ilham verecek kadar yaptıklarına inanan bir lider.

Evet en nihayetinde işe -gene- kendimizden başlamamız gerekiyor: Kuşları duymuyor musun, insanların fikirleriyle dalga geçme! Cıvıltılarla mı uyanmak istiyorsun, saygılı davran, gerçekten dinle. Huzurlu olmak istiyorsun, bunu kişiliğinle hakket, sonuç odaklılığının suyunu çıkartma! Sonra da bırak takımın seni de işi de alsın götürsün, sen onlara güvendikçe ofiste de hiç sessizlik olmasın.

Comments


bottom of page