top of page

Parıltı

Güncelleme tarihi: 24 Tem 2020




İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan kalkışta iki hafta üst üste aynı kişi dikkatimi çekti. İlk gördüğümde “vay be” demiştim, ikinci görüşümde artık bu kişiyi anlatmam gerektiğine karar verdim.


           Geçen haftaki yolculuğumda yerim uçağın ön tarafında ve pencere kenarındaydı ama o ana kadar pencereden dışarı pek bakmamıştım. Uçak geri geri gitme (pushback) manevrasını tamamladığı anda kafamı kaldırdım ve aşağıda Necla Hanım’ı gördüm (Kendisinin adı nedir bilmiyorum, bu yazıda sürekli kendisinden bahsedeceğim için saçma olma potansiyeli yüksek bir sıfat tamlaması yerine böyle bir “kod adı” seçtim). Ufak tefek ve kıvırcık saçlı olan Necla Hanım’ın elinde bizim kocaman uçağı geri geri ittiren aracın kumandası vardı: Parmağını elindeki düğmeye bastığında biz gidiyor, o parmağını çektiğinde duruyorduk! Geri geri bize sancak-iskele manevrası yaptırıp taksi yolunun hizasına sokan da gene kendisiydi……ki bu süpermarket arabalarını bile tornistanla hizaya sokmayı zor beceren benim gibi biri için muazzam bir beceri!


           Sahneyi tam olarak gözünüzün önüne getirin: Temmuz güneşinin altında, kıvırcık saçlarının üstüne görevi gereği taktığı devasa kulaklıklar nedeniyle şapkası bile olamayan, dev uçağın yanından uçakla aynı hızda yürüyen ve yaklaşık 200 yolcuyu bir hareketiyle durduran, sonra gene hareket ettiren Necla Hanım. O süreç boyunca uçağın pilotu kendisi… Necla Hanım’ın benim özellikle dikkatimi çekmesinin nedeniyse tamamen farklı bir şey, manevrasını tamamladıktan sonra pilotlara yaptığı enerjik elle sinyal hareketi ve o andaki gülümsemesi. Bu işi bitirip pilotlara arkasını döndükten sonra da yüzündeki ifade…


           İnsan kaynağı işlerini yaparken muhataplarımızın yüz ifadeleri (ya da beden dili ifadelerinin bütünü) bizim için çok önemlidir, ancak mülakat gibi steril ortamlar değil aslında kişi kendi işini yaparken ve özellikle izlenmediği durumlarda beden dili çok önemli mesajlar verir. Açık ofis ortamlarımızda her gün bu görüntülere bolca tanık oluruz ve uzaktan gördüğümüz masadaki kişinin o anda örneğin gerçekten çalışıp çalışmadığını -hepimiz- 5 saniyenin sonunda hemen anlarız! Aynı şekilde o işi yaparken kendini nasıl hissettiği de kişinin yüzüne yansır: Sıkılıyor mu, sabrı mı tükenmiş yoksa biraz önce başardığı şeyden gururlu mu, ilham gelmiş ve tutkuyla mı çalışıyor?..


           Yüzündeki ifadeyi gördükten sonra, Necla Hanım da artık bana sırtı dönük ama hala görüş alanım içindeyken, Necla Hanım’ın vardiyasının kaç saat olduğunu düşündüm? İyimser ihtimalle 3 saat mi? (Ne yazık ki hiçbir fikrim yok ve yalnızca fikir yürütüyorum*) Bu sürenin tamamı dışarıda mı geçiyor? Eğer öyleyse gölgeye kaçma fırsatı bulabiliyor mu? Bir uçağın manevrasını tamamlaması ne kadar sürüyor, ilk yanaştığı andan itibaren 10, pozisyonuna geri dönmesiyle birlikte 20* dakika mı? Biter bitmez hemen başka bir uçağa mı gidiyor yoksa arada boşluklar olabiliyor mu? Mesaisi süresince toplam kaç uçağı kaktırıyor? Şu anda mesaisinin kaçıncı saatinde?


           Necla Hanım’ın şahsından bağımsız olarak pozisyonuyla ilgili de düşünülecek hususlar var: Yer hizmetleri gibi “erkek egemen” olduğu 1 Km’den anlaşılan bir alanda bu pozisyonu almak için kim bilir ne zorlukları aşmış ve ne başarılar göstermiş; diğer yandan eli biraz titrer de kumanda ettiği Boeing 737’yi kuyruktan bir başka uçağa değdirir, hafifçe talaş alıverirse ne kadarlık bir hasara yol açar? (Yani yaptığı işin riski milyon dolarla ölçülüyor!..) Pozisyonunun başarı kriterleri neler, örneğin manevra süresini 10 dakikadan 8’e düşürmesi için mi yönlendiriliyor?


           Necla Hanım’ın dünyasını hayal etmek istedim çünkü o kısacık anda gördüğüm yüz ifadesi ve enerjik beden dili, bu büyük resmin içinde çok daha fazla anlam kazanıyor: Necla Hanım’ın bulaşıcı bir gülümsemesi vardı…..o kadar uzaktan bile olumlu enerji yayıyordu! İlk gördüğümde içimden “helal olsun” demiştim, bir hafta sonra gene aynı ifadeyle karşılaşınca inanamadım! Zira insanların profesyonelce gülümsemesiyle gerçek gülümsemesi arasında büyük bir içtenlik farkı vardır (Bazı kişilerde bunu ayırt edemememizin nedeni iş hayatı içinde gerçek gülümsemesini belki de hiç görmemiş olmamızdır…). Necla Hanımınki içten bir gülümsemeydi, enerjik hareket gene enerjikti; sadece iki kolunu dirsekten kırık ve birbirine paralel şekilde indirip kaldırması yetecekken, o bunu bildiğiniz dans hareketi gibi yapıyordu.


           “Parıltı”, insan kaynaklarının plaza diliyle “Bright & Talent”, tarif edilmesi belki çok kolay olmayan bir kavram, ama parıltıyı gördüğünüz an mutlaka anlıyorsunuz! Kafanızı çevirip görmezlikten gelemeyeceğiniz kadar parlak bir ışık, flaş gibi çakıyor gözünüzde. Sonra da işte böyle Necla Hanım’la** benim örneğimde olduğu gibi, insanda iz bırakıyor.


Muhtemelen zaten biliyorsunuz ama henüz deneyimlemediyseniz parıltılı (hayır, parıltının sıfat şeklini parlak olarak kullanmıyoruz!) biriyle her gün aynı ekipte çalışmanın ne kadar keyifli olabileceğini hayal edin; hatta daha da iyisi, her bölümü parıltılı insanlarla aydınlanan bir organizasyonun içinde yer aldığınızı. Peki ya sizin parıltınız?.. Siz bu günlerde -içten gülümsemenizle- etrafınıza kaç lümen ışık saçıyorsunuz? Yoksa Necla Hanım (veya Abdürrahim Bey) siz misiniz? 😊


*Bu bilgilere sahipseniz bizimle paylaşır mısınız?


**Necla Hanım bu yazı size ulaşırsa lütfen ses verin. (Necla Hanım’ı tanıyan varsa yardımcı olur mu?)

Commenti


I commenti sono stati disattivati.
bottom of page