top of page

“POST-IT” ’İ OLMAYAN ve BLOKNOTTAN SAYFA KOPARAN

Güncelleme tarihi: 24 Tem 2020




“…mülakat sürecini canlandırmak üzere herkese birkaç yaprak post-it dağıtmıştım önceden, sonra da ne yapacaklarını anlattım: Bir adet post-it’e CV yazacaklar, başvuru yaparken de bu CV’yi bana vereceklerdi.! Büyük bir gürültü koptu ve arkasından herkes haldır haldır çalışmaya başladı…..5-6 arkadaş hariç. Baktım hiçbir şey yapmıyor, sadece öyle bakınıyorlar. Bir süre bekledim, belki bir devinim olur diye ama olmadı, ben de yanlarına gittim...

...ve büyük bir üzüntüyle öğrendim ki onlara post-it gelmemişti. Yani CV yazamıyorlardı ve bu tamamen benim hatamdı;

...hatta her şey -hayat!- o kadar kötüydü ki bu durumu bana bildirmek için çaba göstermeye dahi gerek yoktu...”

İnanç Ayar’ın büyük keyifle takip ettiğim “Bir Yaşam Felsefesi Olarak Girişimcilik” podcast’inde anlattığı “iç odaklılık-dış odaklılık” insanları, enerjilerini neye yönlendirdiklerine göre ikiye ayırıyor (ben de bu konuyu eğitimlerimde “Hedeflerle Çalışma Yetkinliği” başlığı altında ele alıyorum). Eğer enerjinizi sizin elinizde olan, değiştirebileceğiniz, etki edebileceğiniz konulara yönlendiriyorsanız iç odaklı, sizin etki alanınızda olmayan şeylere ayırıyorsanız dış odaklı oluyorsunuz. Örneğin yöneticinin davranışları hakkında başkalarıyla uzun uzun sohbetler etmek, bilgisayarımızın yavaşlığından ya da kullanılan ERP sisteminin mantıksızlığından yakınmak dış odaklılık örneği. Çünkü bütün bunlara enerji harcıyoruz ama hiçbir işe yaramıyor. Oysa ERP’nin kendi işimizle ilgili kısmında nasıl daha iyi olabileceğine dair bir sistem analiz raporu kaleme alıp bunu ilgili kişilere göndermek veya yöneticiye kurumsal çerçevede geri bildirim vermek ise bizi istediğimiz sonuçlara yaklaştırıyor. Yani harcadığımız enerji bir işe yarıyor……arabaya benzin koyuyor ve bununla kilometre yapmış oluyoruz; diğeriyse yalnızca olduğun yerde patinaj.

“…amfide en ön sırayı mülakata gelecek adaylar için boşalttık, arkadaşlar ellerinde CV’leriyle tek tek gelmeye başladılar. Yaptığımız oyun tamamen süreci öğrenmek amaçlı olduğundan, her başvuruda olayın bir başka yönünü vurgulayıp adayları çeşitli nedenlerle eledik ama normal hayatta hiç olmayacak bir yöntemle, hemen tekrar başvurmaları şartıyla! Böylece herkes kendini geliştirme fırsatı buldu… Örneğin ilk gelen arkadaşımızın

“Merhaba” deme şekli, ikincisinin el sık(v)ışması, üçüncüsünün başvurduğu şirketin adını bilmemesi, dördüncününse CV’sinde (post-it 😊) adını yazmamış(!) olması gibi nedenler öne sürdük ve hep birlikte kahkahalar atarak oyuna devam ettik.

En güzel tarafı, hep birlikte bir ”takım öğrenmesi” deneyimi yaşamış olduk çünkü aynı hata hiç iki defa yapılmadı biliyor musunuz?! Her gelen aday bir öncekinin deneyiminden yararlandı ve seviye giderek yükseldi! En sonunda da gerçekten 4 arkadaşımıza “Maceraperest” ekibimize katılmaları için resmi davette bulunduk...

Günün en keyifli noktasıysa, 70 katılımcı arasından bir kişinin, evet sadece bir kişinin, üçüncü mülakat denemesi için koşuştururken artık başka post-it bulamadığı için küçük bir bloknot sayfası kopararak CV’sini getirmesiydi! Kendisi direk adayımız oldu, günün büyük ödülü olan Haribo’lardan kazandı ve birlikte  -benim hiç unutmayacağım-  bir fotoğrafımız var. İllâ kıssadan bir hisse çıkarmak gerekirse de, dış odaklı post-it’siz…..ve çaresiz, iç odaklı denemeye devam eden, vazgeçmeyen ve kendini geliştiren demek sanırım yeterli olacak.

Süleyman Kardeşim sen bana ilham verdin. Hayata, işime, ülkeme, “bize” olan inancımı pekiştirdin. İyi ki varsın.

Kommentare


bottom of page