top of page

Rakibi Alkışlamak



Bizimkiler dün bir yelken yarışındaydı. 7 – 15 yaş arası çocukların 3 günlük yarışı bitmiş, kulübün tesislerinde ödül töreni yapılıyor. Bir veli için bu ödül töreni çok önemlidir çünkü çocuğunuz podyuma çıkmayacak olsa dahi, onların takımlar hâlindeki neşesini görmek büyük bir olaydır. Alkışlamakla kalmayıp bağırıp çağırmaya, ödül alan arkadaşlarını pataklamaya kadar giden çeşitli komikliklere tanık olursunuz. Bir parçası olmadığınızı bilerek “onların dünyasını” seyreder, büyük bir hayranlık duyarsınız saf coşkularına…


Ödül töreni gibi insanların bir araya geldiği ve hep birlikte aynı şeyi yaptığı ortamlarda oksitosin hormonu salgılarız. “Güven hormonu” da denen oksitosin bizi birbirimize yaklaştırır, empati yeteneğimizi arttırır, daha şefkatli ve anlayışlı oluruz. (Biliyorum çünkü takım çalışması için hayati önem taşır oksitosin)! Bir milli maçta tribünlerin hep birlikte tezahürat etmesi, Cuma Namazı, eski çağlardaki toplulukların ateş etrafındaki dansları veya bir düğün halayı hep bunun örneğidir.


Yarışlara ev sahibi kulüpten geniş bir katılım olduğundan, ödül törenindeki velilerin büyük çoğunluğu da bu kulüpten. İyi giyimli, kibar duruşlu ve belli ki çocuklarının üstüne titreyen veliler… Önemli bir anı paylaşmak ve hep birlikte gülümsemek, sonra da çocuğunuzu alıp eve geri götürmek beklentisiyle gittiğiniz bir ödül töreninde başınıza en kötü ne gelebilir? Alkışlamayan veliler! Daha da kötüsü kendi takımının çocuklarını deli gibi alkışlayıp, diğerlerini alkışlamayan veliler…


Olayı daha da belirgin hâle getiren, bu tabloyu iyice gözümüze sokan ise aynı esnada bütün çocuklarının birbirlerini alkışlıyor olması. Velilerine örnek olurcasına!..

Şirketlerin takım çalışması taleplerinin en önemli nedenlerinden biri hep aidiyettir. Evet eğitimin kendisi bir yetkinlik geliştirmek içindir, ama herkesi bir araya toplayabildiğimiz o nadir fırsatlarda kendimizi tek bir takım gibi hissetmek de çok değerlidir. Takım çalışmasının bizi birleştirmesini, ateş etrafında dans eden atalarımız gibi bizi birbirimize yaklaştırmasını isteriz.


#Aidiyet yani ait olmak. Herkes bunu otomatikman “şirket aidiyeti” olarak algılar.


Oysa bence birbirimize ait olmaktır. Birbirimize emanet olmak.

Şirketlerle yaptığımız kalabalık takım çalışmalarında en büyük maharetlerden biri dozajı doğru ayarlamaktır. Takımdan ne zaman ne isteyeceğinizi ve bu konuda ne kadar ısrar edeceğinizi iyi yönetmeniz gerekir. (Aksi durumda o takım bir anda size karşı birleşir ve ne yapacağınızı şaşırırsınız)! Benim genellikle ilk ısrar ettiğim konu da birbirini alkışlamak olur! O kadar önemlidir yani…

Takımlara ayrılıp dakikalarca uğraşır, en iyisini yapmak için mücadele edersiniz. Sonra da kazananın açıklanması (ve ödüllendirilmesi!) anı gelir. İşte o ödül töreninde artık kendi küçük takımımızdan çıkıp, asıl büyük takımın kendisini yani bu örnekte kurumumuzu düşünerek hareket etmek gerekir. Diğer takımı alkışladığımızda ne mi olur? Tüm kurumun çalışanları olarak aynı anda aynı şeyi yapmış, hep birlikte ortak bir değer yaratmış oluruz. Bununla kalmaz, aynı hissi paylaştığımız ve birlikte hareket edebildiğimiz için oksitosin salgılarız. Hormon da bizi birbirimize yaklaştırır, birbirimize ait hissettirir.


O takım çalışmasının ne olduğu bir süre sonra geçer gider belki, ama yaşattığı hisler unutulmaz. Hele takımların fil hafızası olduğu düşünülürse!..

Velilerin ödül töreninde tüm çocukları alkışlaması bizi “memleket meselesi” olan takım çalışmasına getiriyor. Kendi küçük oluşumumu değil, parçası olduğum büyük takımı düşünmem gereken an artık o. Ya alkışlayarak çok daha büyük bir bütünün parçası olacak ya da kendi küçük takımımda kalacağım. Ne kadar büyüksen o kadar güçlüsün. Evet belki küçük takım daha konforlu geliyor, ama unutmamalıyım ki gerçekten büyük bir mücadele vermem gerektiğinde beni güvende tutamayacak…


Ödül törenindeki veliler için “büyük takım” sizce nedir? Küçük bir çocuğun güvenliğini ve mutluluğunu düşünen ebeveynler kümesi mi? Yelken sporuna, denizciliğe gönül vermiş aileler mi? Yoksa Türkiye’nin geleceğini kuracak çocuklarımızı hep birlikte gözeten ve destekleyen yetişkinler mi?

Aidiyet ödül töreninde küçücük bir hareketle başlıyor: Alkışlamak ya da alkışlamamak. Ama bu jestin arkasında çok büyük bir seçim var. O seçim de her şeyin kaderini değiştiriyor.


(Fotoğraf: Türkiye Yelken Federasyonu)


Comments


bottom of page