top of page

Savaş ve Barış



İzmir’in bir önceki Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu geçen gün sokakta gördüm. Tek başına yürüyordu. Son derece dingin bir havası vardı. Ama 70’ini aşmış ve artık görevde olmayan “emekli” gibi bir kişinin duruşu sanmayın, başkanlığı zamanında da sık sık havaalanında görürdüm kendisini ve gene tek başına olurdu. Tekerlekli küçük bavuluyla sakin sakin yürürdü…


15 yıl boyunca İzmir’i yöneten Aziz Kocaoğlu’nun ilginç bir göreve geliş öyküsü var. Kendisi 2004 yerel seçimlerinde Bornova belediye başkanı oluyor. Seçimlerden 3 ay sonra, Büyükşehir Bel.Bşk. olan Ahmet Piriştina vefat ediyor ve boşalan bu göreve partisi tarafından Aziz Bey getiriliyor (ama daha sonraki 2 seçimi de kazanıyor). Düşünsenize ilk başkanlık deneyiminiz, İzmir’in 30 ilçesinden biri için göreve talip oluyor ve daha 3.ayınızda, yani henüz acemiliği bile atamamışken, kendinizi tüm İzmir’in Başkanlık koltuğunda buluyorsunuz!


İzmir’in şu andaki Başkanı Tunç Soyer ile de birkaç sene önce berberde yan yana denk gelmiştik. 8 yaşımdan beri gittiğim Efes Kuaför‘de tıraş olurken… Kendisi berbere bisikletle geliyor, bu alışkanlığı da hâlen devam ediyormuş (şehrin trafiğinde bisikletli bir Başkan)! Tek değişiklik yakın zamanda içişleri tarafından verilen koruma memuru olmuş… Ki o da kendisini bisikletle takip ediyormuş 😊

Tunç Soyer’in göreve geliş süreci Aziz Kocaoğlu’ndan farklı, kendisi 10 sene boyunca Seferihisar’ın Bel. Bşk.'lığını yapıyor ve 2019’da Büyükşehir seçimlerini kazanıyor. Ancak ortak bir noktaları da var çünkü kendisinin belediyeyle ve politikayla ilk teması rahmetli Ahmet Piriştina’nın yaptığı danışmanlık teklifi sayesinde oluyor.


Yönetici hep yalnız insandır. Zor kararlar verir ve bu kararlar birçok insanın çıkarlarını etkiler. Bugünlerde hepimizin gündeminde yeni yıl #maaşzammı var. Birçok çalışan yeni maaşını ancak parası bankaya yattığında öğrenecek. Ama o kararı veren kişi zammı nasıl hesapladı, yeni rakam beklentiyi karşılayacak mı? Şu anda işyeri barışını çok ciddi şekilde tehdit eden böyle bir sorunla karşı karşıyayız ülkemizde.


İyisiyle kötüsüyle yöneticiler zamla ilgili kararı verecekler. Belediye başkanları da onbinlerce kişiyi doğrudan etkileyen kararlar veriyorlar. İşte bu nedenle şehirde rahatça gezebilmek konusu ilgimi çekiyor. Herhalde bu en önemli göstergelerden biri #yönetici için. Hemen sıcağı sıcağına değil belki, bir süre geçip duygusal tepkiler yatıştıktan, akıl ve mantığın hükümranlığı geri döndükten sonra…


Ne dersiniz, rakamları belirleyen kişi 3 ay ya da 3 yıl sonra şirkette yürürken nasıl karşılanacak? Kendisiyle ilgili düşüncelerimizde belirleyici unsur sizce ne olacak:


🤔 Yöneticinin ortak çıkarları, yani şirketin geleceğini savunması mı?

🤔 Yöneticinin hak gözeteceğine dair kendisine duyul(may)an güven mi?

🤔 Kurumun kültürü veya kurumun kendisine duyul(may)an güven mi?


…ya da bir seçenek daha mı var? 😊


(Fotoğraf: SAVAŞ ve BARIŞ, Jordan Shaw, 500px)


Comments


bottom of page