top of page

“Takımı Yeniden Topluyoruz”


“Artık sokak savaşına son veriyoruz! Şehrin Kuzeyi sizin, Güneyi ise bizim” diyor 1920’lerin İngiltere’sinde geçen dizide mafya reisi. Ardından da avucunun içine tükürüyor, diğer aile reisinin de kendi avucuna okkalı bir tükürük atmasından sonra çok sağlam bir şekilde el sıkışıyorlar!!! Böylece anlaşma mühürlenmiş oluyor.


Ek sıkışmanın bilinen en eski tasviri MÖ 9.yy’da yapılmış bir Asur tabletine dayanıyor (Bk. yazının görseli). Bu tablette Asur ile Babil Kralları’nın el sıkışarak yaptıkları bir barış antlaşması var. Yani öyle az buz değil, 3.000 yıllık bir geçmişi var el sıkışmanın.


İnsanlar bir anlaşma yapmak için, niyetlerinin iyi ve dostane olduğunu göstermek ya da yalnızca selamlaşmak için el sıkışıyorlar(dı)… Mart 2020 tarihine kadar! Ve tabii ki kısa bir süre sonra bu perde kapanacak, eski alışkanlığımıza büyük bir keyifle geri döneceğiz. (Yoksa sizce tamamen kalkabilir mi el sıkışma?)


Sizin de başınıza gelmiştir, ben bugünlerde el sıkışma konusunda büyük sorun yaşıyorum: Elini uzatan birine dirsek gösterirken kendimi yakalıyor ve çok utanıyorum. Yumrukla üstüme gelenlere karşı zaten çok uzun süredir çaresizim…


Ben olaya -bir kez daha!- takım çalışması merceğinden bakıyorum. Bir grup insanla bir takımı birbirinden ayıran 2 temel şey:

  • Ortak bir amaca sahip olmak;

  • Ortak kuralları kabullenmek.

Salgının ilk zamanlarında bir yazı yazmış ve bu hastalıktan kendimizi değil ancak birbirimizi koruyabileceğimizi söylemiştim. Yani özünde benim kendimi koruma şansım yok, sen beni koruyabilirsin, ben de seni…

Ve ancak bir takım çalışması yaparsak hastalanmadan bu süreci atlatırız: Ortak amaç hayatta kalmak, ortak kural maske takmak. (Peki sizce bir takım olabildik mi?)


Bugün geldiğimiz noktadaysa herkes salgını unutmuş durumda. Maske, el sıkışma, yan yana gelme kurallarının artık hepsi bırakıldı. Maskesiz onbinlerce kişinin tribünleri doldurduğu TV’deki maç görüntüleri iyice tuzu biberi oldu… Oysa durum hiç de öyle değil, yeni ve büyük bir tehdit dalgası “varyant” adı altında yayılıyor. Japonya’daki Olimpiyat Oyunları tamamen seyircisiz yapılacak; Avustralya, Sydney kentini haftalarca tamamen dünyadan tecrit etti.


Peki şimdi ben ne yapayım? Dirseğimi uzattıkça kendimi eskisinden de kötü hissediyorum çünkü artık çok daha fazla kişi elini uzatıyor. (Ben de öyle yapmak istiyorum!) Ama riskin azalmadığı gerçeğini bile bile, ortak amacına %100 inandığım bu takım oyunundan ve onun kurallarından vazgeçmeyi içime sindiremiyorum…

Lütfen siz ne yapıyorsunuz ve önümüzdeki günlerde neler yapacaksınız söyleyin. Denk gelir karşılaşırsak ve ben size “dirsek gösterirsem” de ne olur darılmayın… 😊


Son olarak da bambaşka bir el sıkışma olan “kurban pazarlığı” görüntüsüyle ve gülümseyerek sözlerime son veriyor, tüm milletimizin Kurban Bayramı’nı kutluyorum.

Comments


bottom of page