top of page

Yıldız Oyuncuyu Yönetmek - Futbol ve Liderlik

“Ben sizin sisteminizde oynayabileceğimi düşünmüyorum” demişti Türkiye Süper Lig takımının Brezilyalı yıldız oyuncusu. Bunu söylediği yabancı teknik direktör, kariyerinde hem kendi ülkesinde hem Türkiye’de birden çok takımı şampiyon yapmış, bu takıma da büyük ümitlerle getirilmiş “muazzam” bir isimdi… Yani öyle höt pöt yapabileceğiniz daha kariyerinin başında ve isimsiz biri değil! Daha da ilginci bu konuşma ne zaman olmuştu? Teknik direktörün transferi çarşamba günü gerçekleşmiş, Hoca perşembe günü takımla tanışmış ve sabah bir ter idmanı yaptırmış, cuma günü de deplasman maçı için yola çıkılacakken… Yıldız oyuncunun isteği üzerine perşembe günü öğleden sonra (destur bismillah!) bu görüşme yapılıyor. Yani ortada daha ne sistem var ne bir şey… Ama yıldız oyuncu “oynayabileceğini” düşünmüyor!


Teknik direktörün yanıtına geçmeden önce yıldız oyuncunun takımdaki yerini de kısaca irdeleyelim: Kendisi bu takımda uzun süredir oynuyor, dönem dönem gerçekten de olağanüstü işler çıkarmış ve takımın sembol ismine dönüşmüş! Ancak bu sezon hiçbir şey oynamıyor, isteksiz ve verimsiz. Nitekim takım da kötü gidiyor ve sezona başlayan kişi gönderilip yerine yeni bir teknik direktör getiriliyor… İşin arka planındaysa yıldız oyuncunun büyük bir bedelle Çin’e transferi söz konusu!!! Klüp tabii ki bu en önemli oyuncusunu göndermek istemiyor, ama belli ki oyuncu gitmeyi kafasına koymuş…


İş hayatında böyle bir senaryonun izdüşümü sizce nasıl olur? Benim aklıma gelen ilk örnek, yeni bir yöneticinin ekibinde şirketin eskilerinden bir kişi olması. Bu kişinin aynı zamanda tepe yönetim (belki patron!) tarafından güvenilen biri olmakla kalmayıp, diğer çalışanlarca da sözünün dinlenmesi. An itibariyle de tabii şirketin işlerini yeni yöneticiden çok çok daha iyi bilmesi…


Evet, yeni gelen yönetici siz olsanız bu kişiyi nasıl yönetirdiniz? Ya da daha doğru bir soruyla “onu nasıl kazanırdınız”? Aranızda bir güven iletişimi kurulmasını nasıl sağlardınız?

Teknik direktör dediğinizde bizim aklımıza otoriter biri gelir. Takımda düzen ve disiplini sağlayan, oyuncularına sözünü geçirebilen. Hatta sesini yükselten, ceza veren, takıma almayan… Nitekim bu öyküyü takımın o zamanki sportif direktörü olan arkadaşım bana anlatırken “Abi ben bu sözleri duyduğumda başımdan aşağı kaynar sular döküldü! Hoca daha dün gelmiş, ayağının tozuyla adamdan duyduğu laflara bak!!! Tam yüksek perdeden lafa giriyordum ki Hoca beni durdurdu…” diye devam etti. Kim olsa öfkelenirdi böyle kötü niyetli bir ilk adıma. Ama Hoca son derece sakin, anlayışlı ve yapıcı bir ses tonuyla “Haklısın” dedi oyuncusuna, “söylediklerine aynen katılıyorum”. (Şok şok şok!!!)


Yönetici olarak yeni işte ilk gününüz, onlarca kişi size bağlı olarak çalışacak ve büyük hedeflerle bu pozisyona gelmişsiniz. Şirketin kıdemlisi Bayan/Bay ile tanıştırılıyor ve sizin odanızda kendisiyle baş başa kalıyorsunuz. İşte her şey o noktada başlıyor: Daha ağzınızı bile açmadan o kişiyi karşılama şekliniz, saygılı görünüp görünmemeniz, yüz ifadenizi samimi ya da yapmacık olması bu ilişkinin temellerini hemen oracıkta atıveriyor! Şu andan itibaren ya “Kıdemli” ile sonsuz bir çamur güreşi yaşamaya başlayacak ve hayatı hem ona hem kendinize zindan edeceksiniz ya da onunla ortak olmanın, işbirliği kurmanın, aynı takımda oynamanın bir yolunu bulacaksınız. Ki o yolun formülü de sır değil: Güven ilişkisi kurmak.


“Sen bu takım için çok önemlisin, eğer bu sene şampiyon olacaksak bu ancak senin sayende olabilir! Ben senin en iyi oynayacağına inandığın sistemi takıma adapte edeceğim; bu toplantı çok iyi oldu çünkü ben de zaten senin fikirlerini duymak istiyordum”

…diye sakince söze devam eder Teknik Direktör. Bir bakış açısına göre yandı gülüm helva, gitti karizma, gitti otorite! Diğerine göreyse hoş geldin güven ilişkisi, merhaba saygı iletişimi…


Birlikte oynayacağımız kişilerle baş başa kaldığımız her an önümüzde iki seçenek var. Diğer kişi hangisini istiyor olursa olsun, hatta yıldız oyuncu örneğindeki gibi bizi kızdırıp manipüle etmeye çalışsa dahi, biz bu ilişkiye başka bir yön, saygı-güven-işbirliği yönü verebiliriz… Tüm ilişkilerimizin direksiyonunu elimizde tutabilmek dileklerimle 😊

Comments


bottom of page